Halk edebiyatı

   HALK EDEBİYATI 
Rivayetler

    Koyunbaba Rivayetleri

    Koyunbaba'nın asıl adı Seyit Ali'dir.. Peygamber soyundan geldiği ileri sürülür. Bursa'da çobanlık yaptığı sırada ağayla her iki kuzudan birini almak üzere anlaşır. Bir süre sonra kırk kuzusu olur. Bunları alarak Osmancık'a yerleşir. Her yirmi dört saatte bir melediğinden adı "Koyunbaba" kalır.
    Koyunbaba üzerine bir çok rivayetler vardır. Bunlardan biri:
    Koyunbaba'nın üç köpeği vardır. Bunlara Kara Kadı, Sarı Kadı, Ala Kadı adını verir. Bağdat Kadısı Osmancık'tan geçerken bunu duyar ve padişaha şikayet eder. Padişah Koyunbabayı çağırır, köpeklerine neden böyle adlar koyduğunu sorar. Koyunbaba da:
    - Kadılar haram helal bilmezler, benim köpeklerim bilir. İsterseniz deneyelim der. Padişah denemeye karar verir.
    Koyunbaba yirmisi helal, yirmisi haram kırk kap yemek getirilmesini ister. İstenenler getirilince köpekleri çağırır, yemekleri önlerine serer. Hayvanlar helal yemekleri yer, öbürlerine dokunmazlar.
    Padişah çok şaşırır. Koyunbaba'yı mükafatlandırmak ister dileğini sorar. Koyunbaba:
    - Hazineden bi şey istemem Sarıalan ile Saltukalan'ı köpeklerime yallık verirseniz yeter der. Dileği yerine getirilir.
    Koyunbaba kendisini padişaha şikayet eden kadıya şöyle bir bakar ve adam ölür.

    Koyunbaba Köprüsüne İlişkin Bir Rivayet

    Fatih Sultan Mehmet otlukbeli'ne giderken koyunbaba'ya uğrar hayır duasını alır. Savaşta Uzun hasan'ı yener. Dönüşte vezirini göndererek Koyunbaba'nın bir dileği olup olmadığını sordurur. Koyunbaba :
    - "Eğer bir hayır yapmak istiyorsa, Kızılırmak üstüne köprü gerekir, onu yaptırsın, birde kışlak ve yaylak yerlerimizi, koyunlarımızı vergiden bağışlasın ki, misafirlerimizi daha iyi ağırlayabilelim" der.
    
istekleri yerine getirilir. Ancak köprü yapılmadan Fatih vefat eder. Babasının ölüm haberini alan II. Beyazıt Amasya'dan yola çıkar. Osmancık'a geldiğinde ırmak kıyısında sürüsünü yayan Koyunbaba'yı görür. Kendisini karşıya geçirmesin ister. Koyunbaba:
    - "Olur ama bu ırmağa bir köprü yaptırırsan" der.
    Şehzade söz verir. Koyunbaba şehzadeye gözlerini kapamasını ve söylemeden açmamasını söyler. Şehzade denileni yapar. Gözlerini açtığında istanbul'dadır. Koyunbaba yok olmuştur. II. Beyazıt tahta geçtikten bir süre sonra düşünde Koyunbaba'yı görür. Koyunbaba köprüyü yaptırmasını istemektedir. Ertesi gece yine aynı düşü görür. Bunun üzerine gerekli araç-gereç ve ustalar Osmancık'a gönderilir ve köprünün yapımına başlanır. Koyunbaba'nın da geyiklerle köprüye taş taşıdığı söylenir.
    Köprünün yapımı sırasında dervişlerden biri Koyunbaba'ya ölünce nereye gömülmek istediğini sorar. O da " Bu taşın düştüğü yere " diyerek ağır bir taşı fırlatır. Öldüğünde II. Beyazıt onu taşın düştüğü yere gömdürür ve buraya bir türbe yaptırır.

Destanlar

    Yüzyıl önce Çorum'da Geçen Bir Macerayı Tasvir Eden Destan

    Benim çocukluğumda sasen yaşında bir ebem vardı. Gelin, çocuklar size bir hikaye söyleyeyim der, biz de başına toplanarak dizinin dibine oturup dinlerdik. Rahmetli bu hikayeyi hem söler hem alardı.
    Necip burma bıyıklı levent endamlı gayet yahışıklı bir deliganlıyımış. Olacak buya gendinden her cihetce aşşa galmayan güzel bi gızınan mercima fırınına varıyorlar, daha doğrusu, bir birine abayı yahıyolar. Nihayet evleniyorlar.
Necip günün birinde eskere gidiyo, evi yalınız oldundan güccükten beri gardaş gibi gonuştuğu arhadaşının evine emanet eder. Sözü uzatmayalım. Herif bazen eve uğrayıp çarşıdan alınacak eksikleri alıp getirdinde nasılsa garının elini görüyo. Gümüşten beyaz olan bu el herifi çileden çıkarıya. Bundan sona herif galbini bozuyor. Bin bir desise ve şeytanınan Necip'e mektup yazıp garıyı boşadıyo. Sonadan ak yılan garayılan oluyo garıyı gandırıp nikahınan gendi alıyo.
Neden sona Necip memlekete geliyo, mesceleyi anadınca damla indiriyo, gözü bahıyo sade heç bi taraf tutmuyor. Ölü döşande bu destanı söylemeye başlıyo:

    Çekildi barhanım yüklendi göçüm
    Bilirim günahım affeyle suçum.
    Necibi görme geldin nuçun
    Necip sana gurban can gurban derim sölemez

    Belimde dividi elinde galem
    Şirin dillerinde vermiyo kelam
    Gendin gelmez isen gönder bir selam
    Necip sana gurban can kurban derim sölemez

    Evlerinin önü bi büyük yazı
    Yazıda yalılır örda gazı
    Yeter aladdın hey deyyusun gızı
    Necib sana gurban can gurban derim sölemez

    Deyince Necib'in başındalar bi çare ölecek dediler. Heç olmazsa bi defacık daha garıyı görürsün de ölsün deyi olaki kimse duymadan meseleyi anadıp garıyı alıp geliyorlar. Aşık maşuk bir birini görünce garı heykel gibi donup galıyo. Necip gözlerini açıp da garşısında sevkülüsünü görünce, vücodüne can geldi zannıynan davranınış. Heyhat zoru boş etmiş gımraşamayınca bunu söylemiş:

    Necip:

    Galbim sururi geldi yanıma
    Şifa geldi bedenime canıma
    Kerem et sevdüm girme ganıma
    Necip sana gurban can gurban derim cölemez

    Aldı Gadın:

    Çekildi barhanım yüklendi gatar
    Derdim oldu eskilerden beter
    Kerem et sevdüm bu cefa yeter
    Küstüm sana bu dünyada barışmam

    Necip:

    Gazıldı mezerim tentedir canım
    Çok şükür hüdaya yanımda yarim
    Ne olur yarabbim gurutma ganım
    Necip sana gurban can gurban derim sölemez

    Necip bunu deyince yine gakmak İster, debelenip, dalbıncıyıp oturumuna gelmiye uğraşır.

    Aldı Gadın:

    Davranıp davranıp durup yorulma
    Abu zulal gibi ahıp durulma
    Bu işi sen ettin bana darılma
    Küstüm sana bu dünyada barışmam

    Aldı Necip:

    Salini salini nereden gelirsin
    Gören aşıkların aklnı alırsın
    Bin bürün bürünsen gine benimsin
    Necip sana gurban can gurban derim sölemez

    Aldı Gadın:

    Necip sana geldim gakta gonuşak
    Aslı Kerem gibi yanak ttıtuşak
    Bu dünyada olmaz orda barışak
    Küstüm sana bu dünyada barışmam.

    Deyip gadın gözlerinden süyüm süyüm göz yaşını ahıtarak ağlıyordu.

    Aldı Necip:

    Galdır nikabın görevim yüzün
    Döküldü göheri görmüyo gözüm
    Sölede duyayım ol şirin sözün
    Necip sana gurban can gurban derim sölemez.

    Aldı Gadın:

    Necib işte geldim ben urgun gaçtım
    Bu datlu canuma ateşler saçtım
    İl sözüne uyup yarimden geçtim
    Küstüm sana bu dünyada barışmam

    Gadın deyince artık Necib'in sesi gısılıp gözlerinin feri kesiliyo.

    Aldı Necip:

    Galdır nikabın göreyim yüzün
    Döküldü göheri görmüyo gözüm
    Sölede duyayım ol şirin sözün
    Necipsana gurban can gurban derim sölemez.

    Aldı Gadın:

    Ak ellere al gınalar yakmadım
    Sen gideli evden barktan çıkmadım
    Necip yarim deyi ile bakmadım
    Küstüm sana bu dünyada barışmam


    Deyince baktılar ki çene atarak Necip can veriyo ve bana küsme beni affet deyi kekeliyormuş gadın da bi tarafa düşüp bayılmışsa da gadını ayıldın evine götürmüşler. Necip'i de mezerine teslim etmişler. Gadında bundan sonra hastalanıp iflah olmamış, sonunda ölmüş. öte dünyada nasıl olduklarını henüz hiç kimse bilmiyo. Bizim de Allah kavuştursun deyi dua etmekten başka elimizden bi şey gelmiyo.

Çorum Yöresinde Atasözleri

    1 - Dirgene dayanmayan porsuk harmana gelmez.
    2 - Asıl azmaz, bal kokmaz.
    3 - Davarı güden kurdu görür.
    4 - Isıracak köpek dişini göstermez.
    5 - Kışın yaşa, yazın taşa oturulmaz.
    6 - Ilıya ılıya yaz, soğuya soğuya kış gelir.
    7 - Tarlanın taşlısı karının uzun saçlısı makbuldur.
    8 - Baht olmayınca başta, ne kuruda biter, ne yaşta.
    9 - Yazın başı pişenin, kışın aşı pişer.
    10 - Kurbağanın vakvağası suyu bulandırmaz.

Çorum Ağzı

    Çorum ağzının, fonetik (ses bilgisi) bakımından batı şivesine ( Bugünkü İstanbul ağzına ) uymayan çok sayıda farklı kelimeleri vardır. Bu kelimeleri ait oldukları gruplarda toplayarak köklerde, eklerde, fiillerde göze çarpan özelliklerini görmek mümkündür.

Ünlüler
Ünsüzler
a : e
Dene - tane, ecik - azıcık, meşrebe - maşraba,
Madeniz - maydonoz, emme - ama,
eyvaz - üvez

e : i
lalin - lalın, ilahne - lahana, iyer - eyer,
özeni özeni - özene özene,
neni - ninni, heşle - hiçle

a : o
Fiston - Fistan

a : ı
Kahırdak - kıkırdak

e : ü
eyvaz - üvez

e : o
dorotu - dereotu

e : u
dorutu - dereotu

u : ü
gul - gül, gucele - güçlükle

u : ı
punar - pınar



    Batı şivesindeki bazı ünsüzlerin Çorum ağzında değiştiğini görüyoruz.

b : p
Biş - piş

b: m
balak - malak, minbar - mumbar

b : l
iskembe - iskemle

ç : ş
heşle - heçle - hiçle

d : z
merzuvan - merdiven

d : t
dene - tane

k : h
yıyhan - yıkan, çıh - çık, ohu - oku

s : z
zabah - sabah

v : f
alaf - alev

r düşmesi :
bi - bir, aslan - arslan, getidim - getirdim,
sona - sonra, geti - getir


Günlük Gazeteler
 
HAVA DURUMU
 
DÖVİZ KURU
 

 
Sitenizesayac.com
 
Bugün 3 ziyaretçikişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol